23 Şubat 2013 Cumartesi

La Locura'nın Sanrıları


"La Locura"  mı neydi Katil Orospular ile kafayı bozmuş bir deli Bolano'nun öyküsünde tasavvurlarını anlattığı ama en çok çılgınlığına dokunduğı bir şaşkın ademoğlu. Kendisi birinden bahsederken şöyle deklare ediyordu zamana: "Tek bildiğim, yalnız olduğu, ateşli ama sevgisiz, tutku dolu ama umuttan yoksun kitleler arasında dolandığı." Benden mi bahsediyorsun Lalo Cura? Benden mi bahsettiğini sanıyorsun ? Yok artık. Ben ki çayını içtiği bardakta unutuverdiği çay kaşığıyla savaşan biri değilimdir hiç. Öyle miyimdir gerçekten ? Onu bile dert mi ederim ? Bir çay kaşığıyla mı savaş veririm. Ah yok! Kısırlık bulgurla savaş verdim bugün pilavlık bulgur sandım. Gerçekten Lalo Cura. Ben bugün beceriksiz bir ev kadını oldum ve pilavlık bulguru kısırlık bulgur sandım. Sonrasında bu sanrıyla savaş verdim. Sanrı ile savaş vermemeli diye düşündüm sonrasında. Çünkü ağırlaşıyorum her seferinde. Her sanrı yeni bir sancı. Her sancı yeni bir sanrıyı çağırıyor ey Lalo Cura. Bilenmeli daha çok ve daha çok. Zamana kendimi teslim etmek istemiyorum Lalo Cura. Zaman idi savaş verdiğim ne çay kaşığı ne de kısırlık bulgur.
Bolano yine Katil Orospular'ını çağırıyordu.  Bolano'nun kavgası ne küçük bir çay kaşığı ne de kısırlık bulgurdu. O Katil Orospular'ın derdine düşmüş ve şöyle deklare ediyordu zamana: "Her şey anlamsızdı, öyle düşünüyordum, ama aslında bir anlamı olduğunu biliyordum; bu anlam beni paramparça ediyordu, paramparça sözcüğü biraz abartılı gelebilir ama ben abarttığımı düşünmüyordum. Belki o zamanlar anlamla gereksinimi karıştırıyordum. Belki de sinirlerim bozuktu."
Bana bu aralar okuma diyenler oldu. En büyük kavgam onlarla ne küçük çay kaşığı ne de kısırlık bulgurla. Oysa ben kelimelerle terbiye edilirim ey dost, hiç mi beni bilmedin ? Ben kelimelerle bilenirim. Kendimi taşıyamıyorum ah bu şarap. Ah bu aşk ve gölgeleri çoklaştı. Çok olunca zaman ve belirince kendiliğinden bir tünelin dibinden ve ben görünce o çokluğu kaçar olurum ey dost, hiç mi bilmedin beni ? Korkak mı diyorsun ? Varsın öyle olsun. Korkak bil. Delirmelerimin eşiği, gözümün bakışı ve yokoluşumsun ey dost ve bazen de aşksın. Ulus Baker'i de andım bak, sen yaptın bunu. ince ince ördün anılarımı. Çok kaçtım ben anılarımdan. Korkak mı diyorsun bana ? Öyle bil. Öyleyim. Öyle bilendim. Özgürlüğüm için bilendim ben belki de daha çok kilitlendim çokluğuma. Bazen bir şarkı hiç bitmesin istedim bazen de aşk. Ancak, bitiyor! Ve sonra yenileri başlıyor yeni bir zamanda. Bazen durduramazsın ey dost, beni ve bu bitişleri ve sonra yeniden başlayışları. Keşke durdurabilseydin. Olmadı. Kaçacak değilim. Dur, dur bu sefer ben durduruyorum zamanımı bak ve söylüyorum. Esrik bir an bu karadut şarabına bandım bu zamanı ve söylüyorum bak: Durdur beni ! Çünkü durmazsam kumdan kalelerim çökecek ve beraberce üzüleceğiz.Üzülmek istemeyiz öyle değil mi ? Ben hiç istemedim. Bazıları çok istiyor. Onlar istemesin diye çok debelendik değil mi ? Acılarımızı görmezden geldik değil mi ? Biz çokluğu seçtik. Bu delilikti. Battanistan'a doğru yöneldim. Vatanım diye bildiğim battaniyem. Kart atın olduğunuz yerlerden. İşte o zaman anason kokan arapsaçından yiyebileceğimiz yerleri keşfe çıkabiliriz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Paylaşella