18 Aralık 2012 Salı

"Heaven is a place where nothing ever happens."

Ey şiir yazmayı kafasına koymuş kadın; her yanını küller sarmış ve sen ilgilenmiyorsun.
uzanmış iki bacağa manifestolar yazmış; uzanmış iki bacağın karşısında hiç bir şeye etmediğin kadar iman etmişsin. Titreyen gönül tellerinin akorları bozuluyor peki sen nereye koşuyorsun ?
Hiç şu duygunun da bir ucundan tutayım dedin mi ? Şu duyguyu da alıp şuraya şöyle koyayım, baş ucumda dursun dedin mi çerçeveleyip ?
Ağlamayalı çok olmuş...ES!Ağlamayalı çok olmuş...ES! Bir kez ağlamayalı çok olmuş dedin mi hüznün kuşunu kovalarsın artık o gece. Hüznün kuşu uçsak mı kaçsak mı ? Ne dersin...ES!
Mutsuzluk alışkanlıklarından biriydi. Kış'a ve Pazar'a bok atmasını bilenlerin işiydi bu. Kış'a ve Pazar'a bok atmak kolaydı ve ben kolay olanla arama çok olgun bir sınır çizdim. Asla bağırıp çağırmayan, şekil yapmayan ve aldanmayan bir sınır.
Üç noktalı cümleler kurmayacağıma her söz verdiğimde kulağıma bir şarkı çalınıyor. Her şeyin devamlılığı şarkıdan ve de şiirden. Kış'ı ve Pazar'ı suçlayamam ama şarkı ve şiir müebbet hapis.
Daha başının en başından saçlarını yolup başında kocaman yuvarlaklar yapan çocuklar tanıdım. Daha çocuktular gerçekten ama mutsuzlukları çok büyüktü. Kaçarken kocaman yuvarlaklar yapmak postmodern zamanların en büyük puştluğu...
Oysa bu bir aşk şiiri olacaktı. Dönüp dolaşıp taşikardileri utandırdık ve sindiler. Pusuya yattılar yine çiçekli battaniyelere sarınıp bacaklarını karınlarına kadar çektiler. Üzgünüm.

Programımıza yine bir şarkıyla veda ederken siz gönül tellerinin akorları hiç bozulmasın.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Paylaşella